TTK’ya Ne Kadar Hazırız?

Resesyon mu Depresyon mu?

Türkiye’de faaliyet gösteren bir çok sektöre göre, çok büyük bir ekonomiye sahip olan orman ürünleri sektörü, kendi içindeki dinamikleri ile özellikle son 15 yılda Avrupa ve Uzakdoğu imalatçıları için hedef ülke haline gelirken, cumhuriyet tarihi sürecinde yer alan sanayi devriminin yüz akı olmayı başarmış, istihsal yatırımlarıyla da ülkenin büyük dinamiklerinden olmayı hak etmiştir.

Ancak bu gelişmeye rağmen içinde bulunduğumuz sektörün temel sorunlarını irdeleyen, efektif ticaretin kurallarına parmak basan bir neşriyat mevcut değildir. Genelde reklam içerikli dergilerin yer aldığı pazarımızda, Orman İş Adamlarına yönelik bir gazetenin çıkarılması, bu yöndeki açılımın anlam kazanması adına atılmış büyük bir adımdır diyerek hayırlı olmasını diliyorum.

İlk sayımızın arifesinde, ülkemiz ticari yapısını baştan aşağı değiştirmesi beklenen yeni ticaret kanunumuz, 1 Temmuz itibarıyla hayata geçecek. Kimilerine göre yarım yüzyıllık ticari bilgi ve deneyimlerimizi bir çırpıda silecek yeni kanun, bir çok kişi için de yapılması gereken onlarca değişikliğin şart olduğunu işaret ediyor. Sırf bu sebeple, firma sahipleri yayımlanacak genelgeleri görmeden adım atmak istemiyorlar. 59 yaşındaki 1953 model Ticaret Kanunumuz, elbette ki bazı revizyonlara ciddi derecede ihtiyaç duyuyordu. Ancak imalat, pazarlama, satış ve satış sonrasında gerekli olan temel standartlara haiz olmayan firmalarımız, 1535 maddelik yeni kanunun, ticari hayatlarını A’dan Z’ye değiştirmesine endişeyle bakıyorlar. 10 yıl süren hazırlık çalışmaları neticesinde hazırlanan ticari hayatın yeni anayasası, içinde özellikle teknik altyapı ve şeffaflaşmaya yönelik keskin ibareler barındırıyor. Hatırlayacağınız gibi, Şubat ayı içersinde Ticaret Bakanlığı’nın panelleri ve bilgilendirme toplantılarında, bazı hassas noktalara, öncelikle TOBB ve TÜSİAD’ dan birtakım değişiklik talepleri geldi. Bütün endişelere rağmen yeni TTK, bünyesinde 25’e yakın suçu düzenleyecek cezaları barındırıyor. Bu suçların 15’i zaten eski kanunda mevcuttu. AB ülkelerinde ticareti düzenleyen kanunlarda bu sayının 150 civarında olması, revizyona rağmen bizimde ne kadar yol almamız gerektiğini işaret ediyor.

Eminim ki, bir çoğunuz firmanızın TTK’ya ne kadar hazır olduğuyla ilgili, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın yeni düzenlemelerini firma bazında sınayan TOBB’un TTKMETRE’ sini firmanıza uyarladınız ve sonuçlarını aldınız. Ancak bu sonuçlarda nihai genelgeler yayınlanmadıkça bir anlam içermiyor. Bu yazı yayına hazırlandığı sırada, Ticaret Bakanlığı daha önce açıkladığı yeni kanuna dair 25 maddelik değişikliliğin süresini uzattığını yada yumuşattığını açıkladı. Bu sayede bağımsız dış denetimden tutun, şirketle ortaklar arasındaki borç ilişkisini ve şeffaflaşmada son noktaya varan bilançoların web sayfasında yayınlanmasına dair, tepki toplayan birçok uygulama askıya alındı. Bu ilk sayıda buna dair detaylara girmeyeceğim ancak ilerde bu konuda çok fazla sözümüz olacaktır.

ÇEK, LAYIK OLDUĞU YERE Mİ DÖNDÜ ?
Tek partili sistemin nimetlerinden faydalanmak adına, düşük faiz, büyük teşvik paketleri, yatırım iştahı ve ülkemize akan yabancı yatırımcıların katkısına rağmen, finansal ödeme araçlarımız arasında ‘aval’ kelimesi hala esrarını koruyor. Yabancı firma sahipleri ve bankalara kendimize özgü çekli ödeme sistemini ne kadar detaylı anlatsanız da, ne kadar anlamış görünseler de an-la-ma-ya-cak-lar-dır! Bütün dünyada faaliyet gösteren firma yetkililerine çekin ne olduğunu sorsanız, sizlere üzerinde ileri vade içermeyen, günlük ödeme aracı olarak cevap verirler. Ancak her işte olduğu gibi, biz de yıllar içersinde çek yapraklarından kendimize bir kredibilite dünyası kurup, aslında çok büyük bir riski, cesaretimizle birleştirerek ticari hayatın değişilmez bir parçası haline soktuk. Nihayet 3 Şubat’ta yayımlanan kanunla, çek yasasında ses getirecek değişiklikler yapılarak, çek, ilk baştaki fonksiyonuna geri döndü resmen. Peki bunun pazarlara etkisi ne olacak? Sizlere lahana yaprakları gibi doğranıp gelen çeklerin yerini hangi sağlam enstrüman alacak? Daha önemlisi, ticari hayat nasıl akışkanlığını devam ettirecek? Çünkü almış olduğunuz çekin beher sayfa başına 1.000.- TL’lik banka garantisi dışında bütün risk, çekini almış olduğunuz ticari firmanın tüzel kişiliğinin ödeme gücüyle ilintili. Bir çok yaptırım elimine edilmiş durumda ve temel çıkış noktası da; finansal olarak işlenmiş bir suçun cezası finansal olarak karşılanmalı. Yani firma bir çek koçanını doğrayıp, piyasadan aldığı ürünleri satıp firmasını boşaltırsa, çekin üzerindeki imzaya sahip kişiler için bu durumda oluşabilecek cezai yaptırımlarda hapis cezası mevcut değil. Bu durumda zaten üzerine vade kabul ederek, kredibilite verdiğimiz müşteri gruplarını bu yaptırımdan uzak şekilde, bu ürünle nasıl yöneteceğiz? Akşam yatağınıza yattığınızda, uyku bölünmeleriniz artmayacak mı?..

Bu çok belirgin değişiklik sonucunda, öncelikle KOBİ’ler tarafında işlerin üretilmesi için gerekli kaynaktan yoksun kalınacağına ve sektörün çek üretmede zorluk yaşayacağına inanıyorum. Bundan dolayı artık ticaretlerimizde alacağımız evraklarda, girdiğimiz risklerde araya bankaları veya farklı finansal kurum ve enstrümanları koymamız gerekliliği önem kazanmıştır. Bu söylendiği kadar uygulaması kolay bir durum değil ancak uygulayamayanlar için doğal bir seleksiyon başlayıp, finansal altyapısı, likiditesi ve sermaye yeterliliği iyi olmayan firmaların elenmesi söz konusu olacaktır. Büyük imalatçılar, ithalatçılar ve aracılar bu konuyla ilgili içinde çek, senet barındırmayan kart ve doğrudan borçlandırma sistemleri üzerinde hazırlıklarını tam gaz devam ettiriyorlar.

İşin bu noktaya geleceğini önceden gören bazı bankalarda, bu sistemler üzerindeki hedef pazarlarını genişleterek özellikle KOBİ’ler için projeler geliştirmeye başladılar. Bir dahaki yazımızda, bu sisteme dair seçenekleri , en iyi uygulayıcıları sizlere arz edeceğim.

Bir gün, bütün ticari faaliyetlerimizi sektörümüzün reel ihtiyaçlarına göre düzenleyip kollayan bir meslek odamıza sahip olacağımızı hayal ettiğimi belirterek, yaz sezonunun firmanız için bütün bu gelişmelere en iyi şekilde adapte olarak geçmesini umut ederim. Görüşmek üzere! * Her türlü sorunuz ve sayfalarımızda paylaşmamızı dilediğiniz konular için irtibat e-mailimiz : [email protected] Türkiye mobilya üretimi sıralamasında hızla yükselen Bursa’da sektör, sürekli gelişen ve değişen bir çizgide ilerliyor. Var olan ve Bursa’yı Bursa yapan sektörler, gerek artık olgunlaşmış olmalarından, gerekse yadsınmış olmalarından kısa süreli bir duraksama dönemine girerken, mobilya sektörü kentin geleceğini belirleyen sektörlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye genelinde sadece Orta Anadolu Ağaç Mamülleri ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği ile İstanbul İhracatçı Birlikleri tarafından ihracatı yapılan sektör, yeni pazarlar ile de ihracatta hız kesmeden ilerliyor. Kentin 2011 yılı Mayıs ayı ihracat rakamları 16 milyon 74 bin 607 dolar olurken, 2012 yılı Mayıs ayında 23 milyon 686 bin 763 dolar oldu. Bursa Mobilya ve Dekorasyon İşadamları Derneği (MODSİAD) başkanı Mustafa Yedikardeş’in açıklamalarına göre, 2011 yılı ilk 5 aylık döneminde 75 milyon 224 bin 579 dolar olan mobilya ihracatı, 2012 yılının ilk beş aylık döneminde 106 milyon 273 bin 740 dolara çıkmış durumda. Başkan Yedikardeş konuyla ilgili açıklamalarına şöyle devam ediyor; “İhracatı sınıflara ayırmak gerektiğinde de ağaç, orman ürünleri, demir, demir dışı metaller ve plastik maddeler bu sınıfları oluşturuyor. Genel anlamda ihracat rakamlarına bakıldığında ağaç, orman ürünleri en yüksek rakam ile öne çıktı. Mayıs ayı 2012 yılı ihracat rakamlarına bakıldığında ağaç, orman ürünleri ihracatı 21 milyon 50 bin 296 dolar oldu. Demir, demir dışı metaller ihracatı 2 milyon 303 bin 735dolar, plastik maddeler ihracatı ise 332 bin 731 dolar olarak gerçekleşti”.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*