HATTIN ÖTEKİ UCUNDAKİ ÇOCUK : Yasin Börekoğlu

Çalışmalarına bakar bakmaz doğanın renklerinin egemen olduğu bir anlayışı görebiliyorsunuz… Kasım ayında  Sakarya’da açacağı yedinci kişisel sergisine Çengelköy’deki atölyesinde hazırlandığı, yeni ve sanatçının en sevdiği otuz eserini koyacağını öğrendiğimiz sergi de, daha önce açtığı altı sergideki gibi, klasik resme modern bir yorum getirildiği izlenimi uyandırıyor.

Burada geçmiş ile geleceğin, akıl ile duygunun, kuşku ile inancın bazen çatıştığı, bazen koyun koyuna uyuduğu bir dünya var. Bi’ dünya duygu, bi’ dünya emek var eserlerde…

Bir tabloda mavinin bin bir hali ile okyanusun sonsuzluğundaymışçasına bir derinlik, bir başkasında kahverenginin en doğal ve kendini ele vermeyen duruşundaki asaletiyle bir gizemlilik yakalıyorsunuz. Aynı resimde buluşan can alıcı yeşil ve kırmızı sizi “dur” ve “geç” ikileminde bırakıyor. Renklerin göz kamaştırıcılığının etkisi bir süre sonra geçebilir ama bu gördükleriniz sadece görsel bir şeyler değil, çok belli… Yazılar var, yazı gibi değil; resim gibi duran… Zarif, alımlı, uyumlu… Uzaktan baktığınızda bir figür gibi duruyor, resimle uyumlu… Ama yaklaştığınızda bu sefer ne anlattığını merak ediyorsunuz.

Anlayacağınız, karşısında epeyce durup bakacağınız, sonra da hayata ve insana dair şifreler, ipuçları bulacağınız koca bir dünya var burada. Yasin Börekoğlu’nun ustalık kokan kocaman dünyası!

DSC_0819

1-Yasin Bey sizi tanıyabilir miyiz?

Cevap-1983 yılında Adana’da doğdum. Ortaokul  yıllarında  Kadans Art Center’da Nini Önözden ile deyim yerindeyse fırça tutmayı öğrendim. Ardından Anadolu Güzel Sanatlar Merkezi’nde Sezgin Shola ve Serkan Torun ile hat çalışmalarımın temel ritüellerine başlamış oldum. Konya Ereğli’de ikamet eden Ahmet Hilmi Erel’in çalışmalarından etkilenerek ve Erel’in çalışmalarından feyz alarak yoluma devam ettim. Resimle birleştirdiğim ilk hat çalışmalarımı 2008 yılında yaptım. Bugüne kadar altı kişisel sergi açtım, şimdilerde Çengelköy’de resim çalışmalarıma devam ederken  Hattat Mithat Topaç’ın talebesi olarak hat sanatını öğrenme gayretindeyim.

b

2-Resim maceranız nasıl başladı?

CEVAP-Aklınızda hep bir şey olur,  yapmaya başladıktan sonra fark edersiniz ve sevmeye başlarsınız. Ben işlerin hiç bu noktaya geleceğini düşünmemiştim açıkçası. Ama İstanbul’da yaşamaya karar verdikten sonra çok çalışıp bir sergi hazırladım. Çok ciddiye almamıştım ama oldukça profesyonel bir sergi oldu. Sanata ya da yaptığım işe hırslı bir bağlılığım yoktu başlarda ama zamanla o yapmaya başladığım şeyden çok keyif aldığımı fark ettim ve devam ettim. Biri diğerini getirdi. Yaptığım işle olan içsel bağım, beni birçok yere götürdü. Hem içsel olarak, hem de fiziksel olarak. Bol bol geziyorum anlayacağınız.

hhh

3-Niçin resim yapıyorsunuz?

Cevap-İlk başlarda resim yapabiliyor olabilmek beni şaşırtıyordu aslında, bir yaşa kadar dünyadaki herkes benim yapabildiğim her şeyi yapabiliyor sanıyordum… Ben kendime ve hayata dair bir şeyler öğrenebilmek için resim yapıyorum. Bu soluk alıp vermek gibi benim için. Sancılıdır ve sürekli olarak kendini yakmak gerekir .

deniz kızı

4-Resim yapma süreci size ne ifade ediyor?)

CEVAP-Kendime ve hayata dair bir şeyler öğrenebilmek için resim yapıyorum. Bunu resim kabiliyetimin farkına varmadan önce de yapıyordum. Çocukluk dönemlerimde de bu böyleydi. Profesyonel hayatta da bu psikolojiyle iş üretmek çok keyif veriyor. Ve şanslı olduğumu düşünüyorum.

gidemiyorum

5-Tuvallerinizde yoğun olarak işlediğiniz temalar var mı?

CEVAP- Tasavvuf Kültürü zengin bir edebiyat ve sanatı yaratmış, yüzyıllar öncesinden günümüze ulaşmıştır. Üstadlar güzel sözün güzel yazıyla tamam olduğuna inanmış, Hat adı verilen bir geleneği var etmiştir. Varlığı bir gören, anlamı önemseyen bu ummanda bir katre olabilmek marifet sayılmıştır. Ben de içine ruhumu koyduğum,   manası ile beslendiğim yazı, dua, hadis ve ayet-i kerimelerle çalışmalarıma yoğunlaşıyorum. Ve yüksekj bir sadakat, derin bir aşk ve tatminsiz bir ruh ile çalışmalarıma devam ediyorum. Kendinizi beyaz bir tuvalin önünde, paletiniz ve fırçanız hazır, konuya başlarken düşünün. O an hayâl gücünüzü kullanacağınız ve resminiz için karar vereceğiniz andır. Bazen günlerce hatta haftalarca boş bir tuval önünde sabahlamam gerekse de ben böyle yapıyorum.

6- Ürettiğiniz eserler dışında, yüz ve vücut boyama çalışmalarınız ile de tanınıyorsunuz.  Bu çalışmalar nasıl bir ruh hali ile gerçekleşiyor?

CEVAP-Renkler, kâinatın karanlığının içerisinde keşfettiğimiz değerler manzumesidir. Boyarken keşfettiğim o kadar çok şey var ki…

Keşfetmek… Eğer hayatımda bir amaç varsa, sanırım en başta bu geliyor.
Keşfetmek soru sormak anlamına gelmiyor çoğu zaman. Daha çok, gözlerimizi asıl amaçlarından farklı kullanmak belki de… Bazen soru soruyor, bazen cevap veriyorum kendime. Zaten tüm kavgam kendimle.

7-Fırçayı, paleti elinize aldığınızda nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde bulunuyorsunuz?

CEVAP-Ben ‘aşk’ adamıyım.  Aşkı yaşarım fırçamı ve paletimi elime aldığımda. Onlar ve ben diye bir ayrım olmaz aramızda ve bir macera başlatırız dörtnala. Sosyal medyada da( facebook) çalışmalarımın üretim sürecini de her zaman göstermek istemişimdir. Çünkü işlerim genelde, “nasıl yapıldı acaba?” sorusunu sordurur. Ama üretim sürecini göstermemin amacı, “bakın ne zor şartlar altında yapıyorum bu çalışmaları” denmesi değil, üretim sürecinin önemli ama zor olmadığını göstermektir. Bu bir filmin kamera arkasını izlemek gibidir. Zevklidir, güldürür ve teşvik eder.

8-Şimdiye kadar kaç esere imza attınız?  Kişisel sergileriniz hakkında bilgi verir misiniz?

CEVAP-13 yaşından bu yana resim yapıyor, yazı yazmaya gayret ediyorum. Ne kadar çalışmaya imza attığımı hiç saymadım; ama bugüne kadar altı kişisel sergi açtım. Tüm sergilerimde toplam 86 çalışmam yer aldı. Bunlardan 74 ü alıcısını buldu.

Her sene sergi açmak niyetinde değilim aslında. Yeni bir şeyler üretip göstermem gerektiğini hissettiğimde sergi açmanın doğru olduğuna inanıyorum. Gelirinin tamamını bağışta bulunduğum iki kişisel ve birçok karma sergiye çalışmalarımla katıldığım da oldu.

Kişisel sergilerim:

1.DERVİŞ MEŞREB: Eylül 2011 İstanbul Cihangir AK GALERİ

2.LÜTFEN SEV BENİ: Şubat 2012(Tüm geliri Yedikule Hayvan Barınağı yararına) İstanbul Yedikule Hayvan Barınağı
3.NOKTA: Nisan 2012 İstanbul SapphireAvm
4.BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER: Ekim 2012 İstanbul Altunizade Kültür Merkezi
5.ELLER: Kasım 2012 Ankara Madalion Sanat Galerisi
6.LÜTFEN SEV BENİ 2. :Şubat 2013 (Tüm geliri Yedikule Hayvan Barınağı yararına) İstanbul Yedikule Hayvan Barınağı
9-Sanatseverlerin sergilerinize rağbeti nasıl oldu?

CEVAP-Çalışmalarımda klasik hat sanatı ile modern resmi birleştirdiğim için sanatseverlerin bu farklılığa olumlu tepkileri olduğu gibi, kamış ve mürekkep kullanmadığımdan harflerin anatomisini ve estetiğini sekteye uğrattığım yönünde hattatların eleştirileri de olabiliyor. Bu eleştiri, yaptığım çalışmalara resim değil de klasik hat eseri olarak bakmalarından kaynaklanmaktadır. Çalışmalarıma baktıklarında farklı okuma yapanları da anlıyorum.

10-Sizce iyi bir resim nasıl olmalıdır? Mükemmel bir resim tablosunun bileyenleri nelerdir?

CEVAP-  İyi bir resim, sanatçının hayata bakışıyla, hayatı algılayışıyla özdeş ve özgün olmalıdır. Ben tasavvuf kültürü ile yaşamaya, yaradılanı yaradandan ötürü sevmeye çalışan bir sanat adamıyım.

Hemhal olduğum Hat sanatı için  bir öğüt vardır: “Hat sanatı üstadın öğretiminde gizlidir. Onun kıvama ulaşması çok meşk etmekle olur. Devam ettirebilmek için ise İslâm üzere bir hayat yaşamak gerekir”

11-Türkiye’deki resim piyasasına dair genel bir değerlendirme yapacak olursanız neler söylemek istersiniz?

Türkiye’deki resmin genel çerçevesi akşam ana haber bülteni gibi. Ana haber bültenleri Amerika’da ve Türkiye’de mini talk show tadında ilerliyor. Yani bir bilgi paylaşımından ziyade bir bilgi kirliliği ve ego tatmin zemini görüyoruz karşımızda. Çok üzücü bir haberden sonra “pandayla yunusun eşsiz dostluğu” haberini verip saçma durumlara gark ediyorlar bizi. İzlediğimiz şeyler, bize izlettirilenler bunlar. Ama sanatın Türkiye’de daha fazla bilinen, tanınan bir piyasa haline gelmeye başladığını göz ardı edemeyiz. Giderek artan galeriler, açılan Güzel Sanatlar Fakülteleri ve fuarların etkisi yüksek oldu bu bağlamda elbette. Ama Türkiye’de sanat piyasasının henüz doğru yerde olduğunu düşünmüyorum. Alıcılar da eksperle çalışmaları sonucunda doğru yere ulaşır. Boş çerçeveye de para veren var, isme de… Ama resim değeri için Türkiye’de iyi ekspertizler olmadığından henüz sanat piyasası doğru düzgün işlemiyor. Ne yazık ki bu durum için biz sanatçıların yapabileceği çok fazla bir şey yok. Belki bu zamanla daha doğru bir çizgiye oturur; ya da umalım ki otursun. Falancanın çocuğu diye insanlar kötü resimlerine yüzlerce, binlerce liralar veriyorlar.

Adamcılık bitmedikçe, doğru düzgün ekspertizler çoğalmadıkça bu piyasa hep yanlış bir yörüngede savrulur.

12-Eserlerinizde hat sanatı öğelerine de yer veriyorsunuz? Hattın-resimle münasebeti hususundaki düşünceleriniz nelerdir?

CEVAP- . Benim için her harf bulmacanın bir parçası, her renk yolculuğun olmazsa olmazıdır. İşte bu yüzden resim yapıyor, hat ile bu yüzden ilgileniyor, ve ikisini bu yüzden harmanlıyorum. Yaptığım şey bir bakıma duayı resmetmek…

Resim bir yandan bize kâinatı tanıtırken, yazı ise kâinatı içimizden geçirterek damıtıyor bizi. Sadeleşiyoruz.

13-Hat eğitiminiz var mı? Ders aldığınız bir usta mevcut mu?

CEVAP- Ortaokul yıllarında Adana’da iken Konya Ereğli’den Ahmet Hilmi Erel ile tanışıp ondan öğrenebileceğim ne varsa öğrenmek  için gayret ettim. 2010 yılından itibaren ise  İstanbul’da yaşıyor ve halen Hattat Mithat Topaç’ın talebesi olarak klasik sanatını öğrenmeye devam ediyorum.

14-Son olarak resim sevdalılarına mesajınızı alabilir miyiz?

CEVAP: Resim yapmak, hat yazmak ve tüm bu birikimi başkalarıyla paylaşmak çok güzel. Bunları yaparken duyduğumuz heyecan her şeyden daha önemli. Umarım bu heyecanımız hiçbir zaman kaybolmaz.Çünkü ortaya çıkardığımız eserler onları okuyan ve seyreden gibi yazanı da göğe yükseltiyorlar, bu çok güzel bir his.

İlginiz için teşekkür ederim.