2.Kapı Çalıştayında Sn. Y. Taner GÜLTEKİN’nin Konuşma Metni: İçmimar, Endüstriyel Ürün Tasarımcı, Gelişim Üniversitesi Öğretim Görevlisi, RETA mimarlık LTD ŞTİ Kurucusu

ORSİAD: Taner Hocam, bir iç mimar olarak nihai tüketiciyle yakın çalışıyorsunuz. Nihai tüketici ne istiyor? İç mimarlar olarak beklentileriniz nelerdir?

  1. TANER GÜLTEKİN: Öncelikle bir konuya değineyim akademisyen olarak. Kapı nedir, hangi tarihten itibaren ihtiyaç doğmuştur, günümüzdeki beklentileri nelerdir? Yaklaşık 5000 yıl öncesine kadar yapılmış olan araştırmalarda tarihteki ilk bilinen Mısırlıların resmettiği kapı vardır ki o dönem insanı bunu ölüm sonrasına açılan bir kapı olarak nitelendirmişlerdir. Arkeologların İsviçre’de bulmuş oldukları kapı ise, gündelik yaşamın bir parçasıydı. Kapılar kullanıldıkları mekanlara ve yerlere gizlilik ve güvenlik sağlamak amacıyla kullanımlarının yanı sıra yapılara girmeye, alanları birbirinden bölmeye ve kazanmaya yarayan önemli bir unsurdur. Bu unsurla beraber antik çağlarda çokça kullanılan kapılar bildiğiniz gibi taştan yapılan kapılardır. Bu kapılar MS 1. Yy’da Roma’da bronz kapılar olarak kendisini bulmuş ve ondan sonraki zaman içerisinde de orta çağda kent savunmasına yönelik ihtişamlı kapılar yapılarak çeşitli dirençlerini ve işlevlerini yerine getirmiştir.

Fransa ve Almanya’da yapılan kapıyla ilgili çalışmalar varken Osmanlılar için de kapı büyük önem taşımaktaydı. Hatta kapı ve tokmaklarıyla ilgili Osmanlı insanının sosyal hayatı ve hayata bakışı hakkında önemli bir kültür simgesi olarak kullanılmaktaydı. Bu anlamda kapılardaki işlemeler yanı sıra kapının ince ve bir anlamda da dekoratif unsur olması oradaki mekân sahibine bir statü olarak anlaşılmaktaydı. Ayrıca hepimizin bildiği gibi birçok sanatçıya da tasarım ve yaratıcılık imkânı sunan kapı tokmakları da bulunmaktaydı. Kapı tokmakları kalın ve ince sesli olarak yapılmış olup, kapıyı vuran kişinin eğer inceyse bir kadın olduğu, kalın, tok bir ses çıkarıyorsa da erkek olduğu veya bir tehlike olduğu anlaşılıyordu. Ona göre hareket ediyorlardı. Bu gidişten itibaren kapı kültürünün Osmanlı da ne kadar Türk de Avrupa standartlarına gelene kadar neler geçirdiğine göz attıktan sonra. Biz mesleğin içerisinde olan kişiler olarak tabii ki çok farklı kapılar yapmak ve o kapılarla ilgili o mekanı bahsettiğim gibi ekstra bir yüceltmek etki altına almak amaçlı tasarımlar yapmayı tercih ediyoruz. Bunları yaparken o mekanla alakalı olarak tasarım öğesini kullanmaktayız. Savaş Bey’in sunmuş olduğu kapı dizaynlarına baktığımızda büyük çoğunluğunun bizim tasarladığımız dekorlar ve dizaynlar olduğunu görerek gerçekten gurur duyduğumuzu belirtmek isterim. Ayrıca sizlerin bizlere verdiği her zamanki desteğine bir kere daha teşekkür ederim.

Bizim tasarımcı olarak yaptığımız mekanlardaki şeyler tabii ki kreatif bir çalışmayı gerektirmekte. Ama bir iç mimar daima bir burjuva sınıfına hizmet eden bir ekstra orijinal kapılar yapan bir meslek grubu değildir. Aynı zamanda bu meslek grubu sosyal içerikli mekanlarda sosyal mekanların da kapılarını yapmaktadır. Bütün bunları tasarlarken sosyal mekanlar içerisinde okullar hastaneler, kreşler yurtlar ve benzeri yerlerde olmazsa olmaz olarak ölçü ve kalibre konusuna dikkat edilmektedir.

ORSİAD: Taner Bey, bu noktada sormak isterim. Ölçülerde standart var mıdır?

  1. TANER GÜLTEKİN: Tabii ki standart ve ölçüler vardır. Birçok üretici ve firma sahibinin de bildiği gibi Neufert diye bildiğimiz insan mekân ve eşyanın içerisinde yer aldığı ölçülendirme üzerine bir başucu kitabımız vardır. Burada insanın hangi mekânı ne tarz kullanacaksa boyuyla eniyle fonksiyonuyla kaç kişinin gireceğiyle nitelendirerek o kapılarla bir fonksiyon içerik oluşturmak mümkündür.

Kapılar iç mimar arkadaşlarımızın daime şaşalı yapmak zorunda olduğu şeyler değildir. Benim öğrencilerim de burada olduğu için ayrıca belirtmek isterim ki tasarımlarınızda hiçbir zaman ne kadar süslü abartılı olursa o iş çok iyi not alır diye düşünmeyin. Çünkü proje kendi içerisindeki mekân algısıyla beraber kapıya bir anlam katmaktadır.

ORSİAD: Taner Hocam’a sormak istiyorum, Sektörde katma değer yok, bunun olması için, ürünlerin ihracat pazarlarında rekabeti için, markalaşması özel tasarımlar olması lazım. Neden tasarıma yatırım yapamıyoruz çok mu para istiyorsunuz ?

Y.TANER GÜLTEKİN: Öncelikle Ahmet Bey’le ilgili başlamak istiyorum. Ahmet Bey Tosya’daki sanayinin ve bununla alakalı olarak imalatçılardan bahsetti. Orası Türkiye’nin nabzını tutan küçük ölçekte atölyelerden mevcut. Bunların hepsi kendi ekonomisini döndürebilmek amaçlı hepsi bir arada mücadele vermekte bir çeşit yel değirmenleriyle savaşmakta. Sebepleri ve sonuçları ve bağlı olarak nasıl giderilir konusuyla ilgili birçok çalışma yapılıyor. Sizin bağlı bulunduğunuz şirketin bir akademisyenle çalışma durumunuz olmamış. Yapılmış olan çalışmalarda Tosya’daki kapı sektörünün üreticileriyle alakalı birkaç akademisyenin tezleri var. Bu tezlerin içerisinde teşhisi ve tedavisi mevcut yazılmış dokümanlar var. Korkmadan kaygı duymadan bize gelebilirler. Gelişim üniversitesi hocaları olarak biz size paydaşlık öneririz. Buyurun gelin biz sizlere tasarım olarak kapı tasarımında da sırf dizayn anlamında değil bir takım iç malzeme olarak detay olarak bir takım menteşe kapı kolu vs. gibi konularda da destek verelim. Sadece herkesi kendi bünyesinde istihdam edip yüksek rakamları ödeyip yel değirmeniyle mücadele etmek boşa savaşmak olacaktır. Benim önerim böyle bir durumda gelin elbirliği yapalım öncelikle Tosya’daki küçük atölyeleri bir araya getirerek büyük firmalarla çalışalım. Tasarımcılar olarak bizler bütün dünyayı takip ediyoruz ve zorundayız. Bu okullarda okuyan insanlar var, asistanlar var. Master doktora yapan arkadaşlarımız var. Mekân olgusundaki kapı olgusuna da memnuniyetle girmekten yanayızdır. Paydaş konusuna özellikle Gelişim üniversitesi olarak uluslararası bir akreditasyon aldık. Bununla üniversitenin bulunduğu konumu üniversite bünyesinde değil kendi   meslek gruplarının iç mimarların sanayinin ve diğer endüstri ürünleri tasarımının da bir başarısıdır. Gelin burada elbirliğiyle buralarda bir araya gelelim. İç mimarlar burjuva sınıfına altın varaklı bir şeyler satmaya çizmeye çalışan kimseler değillerdir.

ORSİAD: Taner Bey yapılan tasarımların hemen taklidinin yapılmasının önüne geçemez miyiz?

Y.TANER GÜLTEKİN: Piyasada nereye odaklandıysak oraya özgü kapı üretmek lazım. Rastgele kapı üretmek öz veriyle çalışmanın ötesinde bir şey değildir. Şimdi arz talep meselesi var. Bu yapılan tasarımlarda hedeflenen kitle beklentileri nelerdir. Bunları iyi araştırıp tespit edmek gerekiyor. Bunları değerlendirmek için oturduğumuz yerde bekleyerek benzer bir takım yerlerde ben çok çalışıyorum çok çaba gösteriyorum diyerek durduğumuz yerlerde efor kaybetmenin bir manası yok.

Bunun için benzer gruplarla birlikte çalışmamız lazım. Bizim sektörümüzde de bu işi yapanlar ve mezunlarımız var. Bu arkadaşlarımıza istihdam yaratın okul hayatından itibaren destek olun. Okulu 3. bitirdiğimde 82’de beni Ankara’daki Orsan mobilyadan Eyüp bey çağırdı Ankara’ya davet etti. Tasarımın en popüler olduğu yer İstanbul’du. Ankara’daki yer standart bir mobilya kapı üreten bir yerdi. Teknik lisedeki okullardan mezun olan arkadaşlarımızın tasarımlarıyla ben ayrı bir grup oluşturdum. İstanbul’dan arkadaşlarımızı getirerek dizayn ofisi şimdi ARGE dediğimiz ofisi kurduk. Fabrikanın çalışmasına engel olmayacak şekilde paylaşarak oralarda üretimleri destekleyerek çalıştık. Ankara’daki iç mimar algısını, oluşumunu biraz şekillendirdim diyebilirim. Yani ARGE’den korkmayın daha önce atılmış olan bir taş ürküttüğünüz kurbağaya değecektir. Mutlaka geri dönüşü olacaktır. Renk, sadece dizayn değil olayın iç yapısı, içeride kullanılan malzemesi, bunların içerisindeki ekolojik özelliklerine dikkat edildiğinde Avrupa piyasaları sizlere açılacaktır. Bunları yaşam tecrübeme ve mesleki dergilere bakarak söylüyorum. İşler zor ama kapıya kilit vurmak için erken diye düşünüyorum.

ORSİAD: Taner Bey, son sözü size bırakmak istiyoruz.

Y.TANER GÜLTEKİN: Sektörün içinde olan yöneticiler olarak bizlere yöneltilen ithafları gururla alıyorum. Bizler tüm üretim sektöründe olduğu gibi insan odaklı çalışıyoruz. Bunun için de giderler masraflar iş kaliteleri benzeri birtakım şeyler de insan odaklı olmak zorunda. İnsanın hata yapabilme riskini şirketler maximum derecede üstlendiği için giderlerini de ödediği için biraz daha modernizasyona geçilmesinde ekstra fayda var. Bahsettiğimiz ülkelerin içerisinde oralardaki üretimler size ürettirmeyi yeğliyorlar. Sizin işçiliğinizi satın alıyorlar.

Güzel bir çalıştaydı. Kendi adıma teşekkür ederim. Biz paydaşlar anlamında herkese açığız. Anlaştığımız protokol eğer imzalanırsa sonuna kadar sahiplenmekte fayda var.