AB’nin Ekim 2020’de yasa haline getirmeyi planladığı Yeşil Düzen hakkında beş yıllık bir iş planı

Avrupa Yeşil Düzen Belgesi Yayımlandı: “Aldığından Fazlasını Veren, Yeni Bir Büyüme Stratejisi”

Avrupa Komisyonu tüm dünyanın kaderini etkileyebilecek Avrupa Yeşil Düzen belgesini yayımladı. Belgeye göre Komisyon, seçilen sektörlerde, ihracatla oluşan karbon sızıntısını (carbon leakage) azaltmak için “Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması” (Carbon border adjustment mechanism) önerecek ve emisyonların 1990 seviyelerine kıyasla 2030’a kadar en az %50 ila %55 arasında azaltılmasını sağlayacak.

Avrupa Komisyonu, Yeşil Düzen belgesini yayımladı. Metin, AB’nin Ekim 2020’de yasa haline getirmeyi planladığı Yeşil Düzen hakkında beş yıllık bir iş planı anlamına geliyor. Metin, Komisyon’un, yeni neslin, gençlerin iklim değişikliği ve çevre kaynaklı değişimler karşısındaki kararlılığını tanımlıyor.

Atmosfer ısınıyor ve her geçtiğimiz yıl iklim değişiyor. Sekiz milyon tür arasından bir milyon tür, yok oluşla karşı karşıya. Ormanlar ve okyanuslar yok oluyor. Avrupa Yeşil Düzeni, AB’yi adil, refahı yüksek, yeterli kaynağa sahip, 2050 yılında net sıfır emisyon bir yer haline getirebilecek ve ekonomik büyümenin ikiye katlanabileceği bir büyüme stratejisi olarak değerlendiriliyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avrupa Yeşil Düzeni aldığından fazlasını veren, yeni büyüme stratejimiz. Yeşil Düzen belgesi, daha sağlıklı bir hayat ve şirketlerin daha yenilikçi olması için yaşam, çalışma, üretim ve tüketim şekillerimizi nasıl dönüştüreceğimizi gösteriyor” dedi.  Leyen, bu dönüşüme herkesin dahil olabileceğini ve fırsatlarından herkesin yararlanabileceğini belirtirken “İlk adımı hızlı bir şekilde atarak ekonomimizin küresel bir lider olmasına yardım edebiliriz. Gezegen ve üzerindeki yaşam adına; Avrupa’nın doğal mirası, biyoçeşitliliği, ormanları ve denizlerimiz adına başarılı olma konusuna kararlıyız. Dünyanın geri kalanına nasıl sürdürülebilir ve rekabetçi olunacağını göstererek, diğer ülkeleri bizimle beraber harekete geçmeleri konusunda ikna edebiliriz” diye konuştu.

2019-2024 yılları için Avrupa Yeşil Düzeni başkan yardımcısı, Hollandalı siyasetçi Frans Timmermans ise “İklimsel ve çevresel bir acil durumun içerisindeyiz. Avrupa Yeşil Düzeni ekonomimizi dönüştürmek ve insanların sağlığını iyileştirebilmek için bir fırsat. Planımız emisyon azaltımlarını, doğanın iyileştirilmesini, vahşi hayatın korunmasını, yeni ekonomik imkanların sağlanmasını ve vatandaşlarımızın hayat kalitelerinin artırılmasını içeriyor. Hepimizin dahil olması gerekiyor, bütün endüstri ve ülkeler bu dönüşümün bir parçası olacak. Bunun yanı sıra, Avrupa Yeşil Düzeni ile bu dönüşümün adil olduğu ve kimsenin arkada kalmadığı konusunda güvence sağlamak görevimiz” diyor.

Metin Neler İçeriyor?

Avrupa Yeşil Düzeni AB’nin doğal sermayesini korumayı, artırmayı ve vatandaşlarını çevre kaynaklı risklerden korumayı hedefliyor. Bu dönüşümün katılımcı ve adil olması gerektiğini üstüne basa basa söylüyor. İnsanlar birinci sıraya koyulmalı; en çok etkilenecek bölgeler, sanayiler ve işçilere önem verilmeli. Politikaların uygulanabilmesi ve kabul edilebilmesi için aktif kamu katılımı ve güven bu dönüşüm sürecinde oldukça önemli.

AB, ekonomisini ve toplumunu daha sürdürülebilir bir geleceğe hazırlamak için kolektif yeterliliğe sahip. Metinde, AB’nin güçlü olduğu yönlerinden yararlanarak, iklim ve çevre uygulamalarında, tüketici koruma ve işçi haklarında dünyada öncü olabileceğinin üzerinde duruyor. Büyük kamu yatırımlarının ve özel sermayenin doğrudan iklim ve çevre eylemlerine aktarılmasına ihtiyaç duyulurken, sürdürülebilir olmayan eylemlerden kaçınılması gerektiği de vurgulanıyor. Avrupa Yeşil Düzeni her sektörde gereken dönüşümü hızlandırmayı hedefliyor.

Metin; AB’nin, tutarlı ve sürdürülebilir bir finansal sistemin inşa edilmesi yönündeki uluslararası çabalara önayak olacağının altını çiziyor. Yeşil Düzen’in iddialı çevre hedeflerinin sadece Avrupa tarafından sağlanamayacağı metinde birçok kez ifade ediliyor. İklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı, ulus ötesi ve küresel bir sorun. AB, finansal kaynaklarını, uzmanlığını ve etkisini sürdürülebilirlik yolunda diğer ülkeleri harekete geçirmek adına kullanacak.

Yeşil Düzen’in, AB’nin 2030 hedeflerinin, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SDGs) ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in politik prensiplerinin Komisyon tarafından uygulanması yönündeki stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olduğu belirtiliyor.

Metin, Yeşil Düzen’in barındırdığı anahtar politika ve uygulamaları ortaya koyuyor. Metne göre Yeşil Düzen’e geçiş sürecinde yer alan unsurlar arasında ekosistemlerin ve biyoçeşitliliğin korunması ve iyileştirilmesi; adil, sağlıklı ve çevreci bir beslenme sistemi, kimseyi arkada bırakmamayı kapsayan Adil Geçiş süreci, Adil Geçiş için finansman sağlanması, döngüsel ve temiz bir ekonomi için endüstrinin harekete geçirilmesi, AB’nin 2030 ve 2050 iklim hedeflerinin artırılması ile temiz ve ulaşılabilir enerji sağlanması bulunuyor.

AB İklim Yasası’na Kavuşuyor

Avrupa Komisyonu Avrupa’nın ilk “İklim Yasası”nı Mart 2020’ye kadar sunacak. Bu yasa Avrupa’nın 2050’de iklim nötr olma hedefini kanun nezdinde taçlandıracak.

İklim Yasası aynı zamanda tüm AB politikalarının ve sektörlerinin iklim nötr hedefine ulaşmaya katkı sağlaması gerektiğini ortaya koyacak. Metin, AB’nin halihazırda, iklim nötr olma hedefi ile birlikte, ekonomisini modernize ettiğini ve dönüştürdüğünü belirtiyor. AB 1990 ve 2018 yılları arasında emisyonlarını %23 oranında azaltırken ekonomisini ise %61 oranında büyüttü. Ancak halihazırdaki politikalar 2050’ye kadar emisyonları sadece %60 oranında azaltabilir. Komisyon, AB emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla 2030’a kadar en az %50 ila %55 arasında azaltma hedefini 2020’de sunacağı etki değerlendirmesi planında açıklayacak.

Komisyon, Haziran 2021 tarihine kadar, bu ek emisyon azaltım planlarını gözden geçirecek, iklim bağlantılı tüm politika enstrümanlarında düzeltilmesini gerekli gördüğü yerleri belirtecek.

Bu düzeltmeler, Avrupa emisyon ticaretinin yeni sektörlere olası bir şekilde yönlendirilmesi de dahil olmak üzere, Emisyon Ticaret Sistemi, Üye Devletlerin Emisyon Ticareti Sistemi dışındaki sektörlerdeki emisyonların azaltılması ve arazi kullanımı, arazi kullanımı değişikliği ve ormancılık ile ilgili düzenlemeleri içerecek.

Metin, bu politikaların etkili bir karbon fiyatlandırması belirlenmesine yardımcı olacağını belirtiyor. Böyle bir desteğin tüketici ve şirketlerin davranışlarında değişimi teşvik edeceği, sürdürülebilir kamusal ve özel yatırımların artışını kolaylaştıracağı ifade ediliyor. Farklı fiyatlandırma enstrümanları birbirini tamamlamalı ve birlikte uyumlu bir politika çerçevesi sağlamalı. Vergilendirmenin de iklim hedefleriyle uyumlu olması kritik öneme sahip. Komisyon, Enerji Vergilendirmesi Direktifi’nin yeniden gözden geçirilmesi için de teklif sunacak.

Metin, diğer uluslararası ortakların AB ile aynı hedeflere sahip olmadığı sürece karbon sızıntısı riski olduğunu belirtiyor. Metne göre bu sızıntı, üretimin AB’den emisyon azaltma hedeflerinin düşük olduğu diğer ülkelere aktarılmasından ya da AB ürünlerinin daha fazla karbon yoğun ithalat ürünleri ile değiştirilmesinden kaynaklanacak.

Hedeflerini Artıran Kârda, Artırmayan Zararda

Diğer ülkeler, AB’nin artırılmış hedeflerini göz önüne alıp kendi hedeflerini artırmazsa ve hedefler arasında seviye farklıkları devam ederse, Komisyon seçilen sektörlerde karbon sızıntısını (carbon leakage) azaltmak için bir “Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması” (Carbon border adjustment mechanism) önerecek. AB, bu vergi mekanizması ile, ticari partnerlerini de emisyon azaltımına yönlendirmeyi planlıyor. Böyle bir vergi, AB ile ticarette düşük emisyonlu ülkeleri, yüksek emisyonlu ülkelere göre daha avantajlı bir konuma getirebilir.

Bu önlem, Dünya Ticaret Örgütü’nün ve AB’nin diğer uluslararası kuralları ile uyumlu olarak tasarlanacak. Önlem ayrıca, AB’nin Emisyon Ticaret Sistemi’ndeki karbon sızıntısı riskini önlemeyi işaret eden önemlere de bir alternatif olacak.

Komisyon aynı zamanda, AB’nin iklim değişikliğine uyumu ile ilgili yeni ve daha iddialı bir strateji ortaya koyacak. Strateji, iklim değişikliğini azaltma çabalarına rağmen, iklim krizinin Avrupa’ya verdiği önemli zararlar nedeniyle önemli.

Metin, enerji sisteminin dekarbonizasyonun 2030 ve 2050 iklim hedeflerine ulaşmak açısından oldukça kritik olduğunu vurguluyor. Ekonomideki sektörler için enerji üretimi ve kullanımı AB’nin emisyonlarının %75’inden sorumlu. Çalışma, enerji sektörünün yenilenebilir enerji üzerine kurulması, kömürden ise aşamalı bir şekilde vazgeçilmesi gerektiğini söylüyor. Bunu yaparken de AB’nin enerji arzının güvence altına alınması ve tüketiciler ve şirketler için uygun maliyetli olması lazım. Üye ülkeler, 2019’un sonunda gözden geçirilmiş enerji ve iklim planlarını da bu kapsamda sunacaklar. Bu planlar, AB’nin geniş hedeflerini destekleyecek iddiada olmak zorunda. Komisyon bu planları da denetleyecek. Bu, 2030 için artırılmış iklim hedefleri sürecini de destekleyecek. Üye Devletler 2023 yılında ulusal enerji ve iklim planlarını güncellediklerinde yeni iklim hedeflerini ortaya koymalılar.

Metin tüm bunlarla birlikte temiz enerji dönüşümünün tüketicileri de kapsaması gerektiğini söylerken tüketicilerin bu dönüşümden yarar sağlaması gerektiğini belirtiyor.

Endüstriyi Temiz ve Döngüsel Ekonomi İçin Harekete Geçirme

1970 ila 2017 yılları arasında küresel yıllık doğal kaynak çıkarma oranı üçe katlandı ve aynı şekilde artmaya devam ediyor. Seragazı salımlarının yaklaşık yarısı doğal kaynak çıkarılması, yakıt, gıda ve materyallerin işlenmesi sonucu ortaya çıkıyor. Bu sebeple iklim nötrlüğe ve döngüsel bir ekonomiye ulaşmanın endüstride tam anlamıyla bir seferberlik gerektirdiğinin ve endüstriyel sektörlerin ve bütün değer zincirlerinin dönüşmesinin 25 yıl süreceği belirtiliyor. 2050 yılında bu dönüşümün tamamlanması için önümüzdeki beş yıl içerisinde kararlar verilmesi ve harekete geçilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Metin, bu dönüşümün sürdürülebilir ve iş yoğun ekonomik aktiviteleri artırmak adına bir fırsat olduğunu söylüyor. Döngüsel ekonomi aynı zamanda yeni iş kolları da yaratacak. Avrupa Yeşil Düzeni’nin, henüz yavaş ilerlemekte olan bu dönüşümün hızlanmasına ve daha katılımcı olmasına önayak olacağı belirtiliyor.

Avrupa Komisyonu, Mart 2020’de yeşil dönüşüm ve Yeşil Düzen kapsamındaki hedeflere ulaşılmasında anahtar bir role sahip dijital dönüşüme vurgu yapmak adına AB endüstriyel stratejisini belirleyecek. Bu endüstriyel strateji ile birlikte yeni bir döngüsel ekonomi eylem planının, AB’nin ekonomisini daha modern bir hale getireceği iddia ediliyor.

Ayrıca, enerji yoğun olan çelik, kimya ve çimento gibi sektörlerin karbonsuzlaştırılması ve modernize edilmesinin oldukça önemli olduğu vurgulanıyor.

Metinde, döngüsel ekonomi eylem planının bütün sektörlerin dönüşümünü kapsasa da, özellikle kaynak yoğun olan tekstil, inşaat, elektronik ve plastik sektörlerine yoğunlaşacağı yazıyor. Komisyon’un 2018 plastik stratejisine yoğunlaşarak tekstil sektörü ve lastiklerin aşınması sonucu ortaya çıkan mikroplastiklere karşı mücadele edeceği belirtiliyor. Komisyon’un 2030 itibarıyla her türlü ambalaj ve paketlemenin biyolojik olarak çözünür ve bitki bazlı plastik yoluyla sağlanması yönünde uygulamalar yaratacağı ve tek kullanımlık plastiklere yaptırımlar getireceği vurgulanıyor.

Metinde yer alan diğer önemli uygulamalar arasında şunlar bulunuyor:

  • Döngüsel ekonomi eyleminin ayrıca, tüketicilerin yeniden kullanılabilir, dayanıklı ve tamir edilebilir ürünleri alma yönünde şirketlere teşvik edici yaptırımlar uygulaması,
  • Tüketicilerin yeşil badanaya (green washing) maruz kalmadan, daha sürdürülebilir seçimler yapması yönünde güvenilir, doğrulanabilir bilgiyi sağlanması,
  • Atık üretiminin azaltılması için sürdürülebilir ürün politikasının uygulanması,
  • Stratejik değer zincirlerinde yatırımların ve endüstrinin işbirliği içinde olmasına yönelik yeni yollar geliştirilmesi,
  • Yeşil Düzen’in sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında farklı birçok sektörde dijital teknolojilerin kritik olduğu bilgisi yer alıyor.

“Yenileme Dalgası” Geliyor

Binaların inşaatı, kullanımı ve yenilenmesi önemli miktarda enerji ve mineral kaynağı (kum, çimento ve çakıl gibi) gerektiriyor. Konutlar, enerji tüketiminin %40’ından sorumlu. Üye Devletlerdeki bina stokunun yıllık yenilenme oranı %0.4 ile %1.2 arasında değişiyor. Metin, bu oranın AB’nin enerji verimliliği ve iklim hedeflerine ulaşması için en az iki kat artması gerektiğini belirtiyor. Metinde, 50 milyon tüketicinin evlerini yeterince sıcak tutmakta zorlandığının altı çiziliyor ve AB ve Üye Devletlerin kamu ve özel binalarda ‘yenileme dalgasına’ başlaması gerektiği ifade ediliyor. Yenileme oranlarının artırılmasının zorlu olduğu belirtilirken, yenilemenin enerji faturasını ve yoksulluğu azaltabileceği de vurgulanıyor.

Komisyon, 2020’nin ilkbaharında “Tarladan Sofraya” adlı stratejisini yayımlayarak, gıda zincirinin tüm aşamalarını ele alan geniş bir paydaş tartışmasını başlatmayı ve daha sürdürülebilir bir gıda politikasının yolunu açmayı hedefliyor. Avrupalı çiftçilerin ve balıkçıların sürdürülebilir gıda dönüşümünde anahtar rol oynaması bekleniyor. “Tarladan Sofraya” bu kesimlerin iklim değişikliği ile olan mücadelesini güçlendirecek, çevreyi koruyacak ve biyoçeşitliliği sürdürecek. Stratejinin aynı zamanda döngüsel ekonomiye ulaşmakta da yardımcı olması planlanıyor.

Avrupa Yeşil Düzeni tarafından belirlenen yeni hedeflere ulaşmak için önemli miktarda yatırım gerekiyor. Komisyon, halihazırdaki 2030 enerji ve iklim hedeflerine ulaşmak için 260 milyar euroluk ek yıllık yatırım ihtiyacı olduğunu tahmin ediyor. Bu 2018’deki GSYH’nin yaklaşık %1.5’una denk geliyor. Bu yatırım akımının ise zaman içerisinde sürdürülebilir olması önemli. Bu denli büyük bir yatırım ise kamu ve özel sektörün harekete geçirilmesini gerektiriyor. Komisyon, ek yatırım ihtiyacını karşılamak adına Sürdürülebilir Avrupa Yatırım Planı’nı da sunacak. Planın bir parçası olarak Komisyon, kimsenin geride kalmaması adına, Adil Geçiş Mekanizması’nı (Just Transition Mechanism) sunacak. Mekanizma, dönüşümden fosil yakıtlar veya karbon yoğun süreçler nedeniyle en çok etkilenecek bölgelere ve sektörlere odaklanacak. Sosyal olarak adil geçiş ihtiyacı, AB’deki ve ulusal düzeydeki politikalara da yansıyacak. Bu, karbon fiyatlandırma politikalarından etkilenenlere, örneğin toplu taşıma veya enerji yoksulluğu ile başa çıkma ve yeniden beceri geliştirmeye yönelik tedbirler gibi ekonomik çözümler sağlama yatırımlarını içeriyor.

Akıllı Mobilite ve Sürdürülebilirliğe Geçişi Hızlandırma

Ulaştırma, AB seragazı emisyonlarının dörtte birini oluşturuyor ve artmaya devam ediyor. İklim nötrlüğe ulaşmak adına 2050 itibarıyla ulaştırma emisyonlarında %90 azaltım yapılması gerekiyor. Metinde Komisyon’un emisyon kaynaklarını azaltmak için 2020 yılında sürdürülebilir ve akıllı bir mobilite stratejisi belirleyeceği belirtiliyor.

Multimodel ulaşımın artırılması gerektiği ve bu modelin, ulaştırma sisteminin verimliliğini artıracağı vurgusu da yapılıyor. Şu anda ülke içi taşımacılığın %75’i karayolları ile sağlanıyor ancak bunun demiryolu ve ülke içi suyolları ile sağlanması gerekiyor. Bu nedenle, metinde Komisyon’un 2021 yılında, demiryolları kapasitesini artırma teklifini sunacağı bilgisi yer alıyor. Havayolunda ise, Komisyon’un, tek bir Avrupa havayolu (Single European Sky) teklifinin havayolu kaynaklı emisyonlarda ciddi bir azaltım sağlayacağı belirtiliyor.

Dijital teknolojiler, akıllı trafik yönetimi ve otomatikleştirilmiş mobilite ile AB ulaştırma sisteminin özellikle kentlerde kirliliği ve yoğunluğu azaltacağı yer alıyor. Metin, Komisyon’un akıllı trafik yönetimi sistemleri ve Mobilite Hizmeti (Mobility as a Service) çözümlerini “Connected Europe Facility” gibi finansmanlarla sağlayacağını da belirtiyor.

Avrupa Yeşil Düzen Belgesi’nde ulaştırma ücretlerinin, çevre ve sağlık üzerindeki etkilerini yansıtması ve fosil yakıt sübvansiyonlarının bitmesi gerektiği de vurgulanıyor. Ulaştırmanın özellikle şehirlerde ciddi oranda daha az kirletici olması gerektiği ve alınacak bir dizi önlemin emisyonlara, kent yerleşimine ve ulaştırmanın iyileştirilmesine yönelik olması gerektiği vurgulanıyor.

Ayrıca AB’nin sürdürülebilir alternatif ulaştırma yakıtı üretimlerini artırması gerektiği de metinde yer alıyor. 2025 itibarıyla Avrupa’da, 13 milyon sıfır ve düşük emisyonlu araç için 1 milyona yakın kamusal şarj noktası gerektiği belirtiliyor. Komisyon’un, bu ihtiyacın eksik kaldığı noktalarda kamusal şarj noktalarının konuşlandırılmasına destek sağlayacağı söyleniyor.

Zehirsiz Bir Çevre için Sıfır Kirlilik Hedefi

Zehirsiz bir çevre yaratmak, kirliliğin üretilmesini önlemek kadar, temizleme ve çözüm tedbirlerini de gerektiriyor. Avrupa’nın vatandaşlarını ve ekosistemlerini korumak için AB’nin hava, su, toprak ve tüketici ürünlerindeki kirliliği daha iyi izlemeye, raporlamaya, bunları önlemeye ve çözümler getirmeye ihtiyacı var. Bunu başarmak için AB ve Üye Devletlerin bütün politikalara ve düzenlemelere daha sistematik bakması gerekiyor. Birbiriyle bağlantılı bu zorlukları ele almak için Komisyon 2021’de hava, su ve toprak için sıfır kirlilik eylem planını hayata geçirecek.

Metin yeraltı ve yüzey sularının doğal işlevlerinin de iyileştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu iyileştirmeler, göllerde, nehirlerde, sulak alanlarda ve haliçlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve eski haline getirmek, aynı zamanda sellerin neden olduğu zararı azaltmak için asli önemde. “Tarladan sofraya” stratejisini uygulamak besin maddelerindeki kirliliği azaltacak. Ayrıca, Komisyon, kentsel yüzeysel su akışı kirliliğinin yanı sıra ilaçlar da dahil mikro plastikler ve kimyasallar gibi yeni ve ciddi zararlar veren kirlilik kaynaklarıyla ilgili tedbirler sunacak. Farklı kirleticilerin bir araya gelmesiyle oluşan etkileri ele alma ihtiyacı da söz konusu.

Komisyon, mevcut hava kalitesi mevzuatının geliştirilmesinden aldığı derslerden de faydalanacak. Aynı zamanda izleme ve modelleme ile birlikte yerel otoritelerin daha temiz hava koşullarını sağlamasına yardımcı olacak hava kalitesi planlarına dair koşulları güçlendirmeyi önerecek. Komisyon, Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyeleriyle uyumlaştırmak için hava kalitesi standartlarını yeniden gözden geçirmeyi de teklif edecek.

Komisyon, büyük endüstriyel tesislerden kaynaklanan kirlilik konusunda AB tedbirlerini de gözden geçirecek. Mevzuatın sektörel kapsamına bakarak, bunun iklim, enerji ve döngüsel ekonomi politikalarıyla nasıl tam anlamıyla tutarlı hale getirilebileceğini inceleyecek. Komisyon aynı zamanda endüstriyel kazaların önlenmesi konusunda iyileştirmelere girmek için Üye Devletlerle birlikte çalışacak.

Komisyon, zehirsiz bir çevre oluşturmak amacıyla sürdürülebilirlik için kimyasallarda bir inovasyon stratejisi sunacak. Bu, tehlikeli kimyasallara karşı hem vatandaşları hem de çevreyi daha iyi korumaya yardımcı olacak ve güvenilir ve sürdürülebilir alternatiflerin geliştirilmesini teşvik edecek. Endüstri de dahil tüm taraflar hem sağlık ve çevre konusunda daha iyi koruma hem de artan küresel rekabet konusunda birlikte çalışmak zorunda. Bu da, yasal çerçevenin basitleştirilmesi ve güçlendirilmesiyle başarılabilir. Buna paralel olarak düzenleyici çerçeve de acil olarak, ürünlerde bulunan tehlikeli kimyasalların, farklı kimyasalların birleşik etkilerinin ve çok kalıcı kimyasalların sunduğu riskler konusundaki bilimsel kanıtları yansıtır hale getirilmeli.

Küresel Bir Lider Olarak Avrupa

Metin AB’nin, küresel ölçekte çevre, iklim ve enerji politikalarına yönelik iddialı eylemlerin uygulanmasını teşvik etmeye devam edeceğini belirtiyor. Komisyon ve Yüksek Temsilcisi, Üye Ülkeler ile yakından çalışarak, BM, G7, G20, Dünya Ticaret Örgütü ve diğer ilgili uluslararası forumları harekete geçirecek.

AB, Paris Anlaşması’nın iklim kriziyle mücadelede zaruri ve çok yanlı bir çerçeve olduğunu da güvence altına alıyor.

Avrupa Yeşil Düzen Belgesi, AB’nin ayrıca küresel seragazı emisyonlarının %80’inden sorumlu G20 ülkeleri ile işbirliği içerisinde olacağını ve AB’nin komşusu olan Batı Balkanlar’a yardımda bulunacağını da belirtiyor.

Bununla birlikte metinde, AB’nin iklim ve çevre konularında üçüncü dünya ülkeleri ile mevcut girişimlerini artıracağı bilgisine de yer veriliyor.

Metin, uluslararası yatırımcıları mobilize etmek adına, küresel sürdürülebilir büyümeyi destekleyen finansal bir sistemin kurulmasında AB’nin en ön safhada yer alacağını belirtiyor.