Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu’nda sergilenecek

Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisiprojesinin ayrıntıları açıklandı

Günümüzün en önemli mimarlık etkinliklerinden biri olarak kabul edilen Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergilerinin 18’incisi,20 Mayıs’ta açılıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV)koordinasyonunu üstlendiği Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu’nda bu yıl, küratörlüğünü Sevince Bayrakve Oral Göktaş’ın üstlendiği Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi adlı proje yer alıyor.

 

İlhamını Ursula K. Le Guin’den alan Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi, binalarla ilgili kanıksanmış imgeleri ve yaklaşımları sorgulayarak, daha gösterişli, başarılı örneklere odaklanmak yerine terk edilmiş binaların hikâyelerini dinlemeyi ve anlamayı öneriyor. Proje, “geleceğin laboratuvarı” olarak ele alınabilecek bu yapıları yıkmak ya da kaderine terk etmek yerine nasıl dönüştürülebileceğine dair araştırmalarla geleceğe dair umut verecek önerileri ortaya çıkarmayı amaçlıyor.

26 Kasım’a kadar bienalin ana mekânlarından Arsenale’de yer alacak Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu, İKSV koordinasyonunda, TC Dışişleri Bakanlığı’nın himayesinde, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nınkatkılarıyla, Schüco Türkiyeve VitrA’nıneş sponsorluğundagerçekleştiriliyor. Türk Hava Yolları, Türkiye Pavyonu’nu havayolu partneri olarak destekliyor.

Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu Basın Toplantısı

Projenin ayrıntıları, küratörler Sevince Bayrakve Oral Göktaş’ın sunumuyla, 5 Nisan Çarşamba sabahıİstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) Florya kampüsünde yer alanHavuzalanında düzenlenen bir toplantıyla paylaşıldı.

Toplantıda Türkiye Pavyonu koordinasyonunu üstlenen İKSV Genel Müdürü Görgün Tanerde kısa bir konuşma yaptı.İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, “Kültür-sanat üretimine katkıda bulunmak ve Türkiye’deki izleyiciler ile yaratıcı profesyoneller için uluslararası etkileşim olanakları yaratmak, İKSV’nin temel amaçları arasında yer alıyor. Bu kapsamda 2007’den bu yana Venedik Bienali’ndeki Türkiye Pavyonu’nun koordinasyonunu üstleniyoruz. Türkiye’de mimarlık alanında ufuk açıcı, heyecan verici çalışmalar yürüten yaratıcı profesyonellere bu etkinlikte alan açabilmek bize mutluluk veriyor. Ülkece çok zor zamanlardan geçiyoruz. Büyük bir deprem felaketi yaşadık; hepimiz derinden etkilendik. Böylesi bir dönemde var olan yapıların nasıl dönüştürülebileceğine dair yeni bir düşünme biçimi öneren, başka türlü bir gelecek ve başka türlü bir yeniden yapılanma tahayyülü sunan bu proje için küratörlerimize ve tüm proje ekibine teşekkür etmek istiyorum,” dedi. Taner sözlerini Türkiye Pavyonu’nun gerçekleştirilmesine katkıda bulunan kurum ve kuruluşlara teşekkür ederek bitirdi.

Türkiye Pavyonu eş sponsorları Schüco Türkiye Genel Müdürü Can Eren ile VitrA adına Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Başkanı Özgen Özkanda yorumlarını iletti.

Schüco Türkiye Genel Müdürü Can Eren:Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi’, içerdiği zamansız ve değerli fikrin ötesinde bizi içinde bulunduğumuz dönemde çok farklı bir konuda daha da derin düşünmeye itiyor. Terkedilmiş yapıların kendilerine özgü çok farklı hikâyeleri olabilir, ancak Türkiye’de tarih boyunca çeşitli nedenlerden dolayı terkedilmiş yüzlerce kent ve bu kentlerde de sayısız terkedilmiş yapı var. Ne yazık ki, kısa bir süre önce yaşadığımız yıkıcı deprem bizi terk edilmek zorunda kalınan on binlerce yapı ve yine terk edilmek üzere kalınan kentlerle karşı karşıya bıraktı. Bu projenin, yaşadığımız mekânların ve o mekânların içinde bulunduğu kent dokusunun geçmişini unutmayıp onu anlayıp, saygı göstermeye ve buradan yola çıkarak da yeni ve sağlıklı fikirler üretmeye katkısı olacağını düşünüyorum. Projeye emeği geçen herkesi tebrik ediyor, eş sponsor olarak bu bienalde de aranızda bulunmaktan duyduğumuz mutluluğu belirtmek istiyorum,” dedi.

Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO’su Özgen Özkan da: “Yaşadığımız deprem felaketi, yapı sektörünün tüm paydaşlarına düşen sorumlulukların ne kadar ağır ve önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu üzücü gündemle paralellik taşıyan ve yapılaşmaya bakışımızı farklılaştırmaya odaklanan bu yılki sergi, yeni yapıları çoğaltırken, geçmişten bugüne kalanları da korumamız gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü dünyanın kaynakları sınırlı olduğu gibi, olanı yıkıp yenisini inşa etmek de doğaya ve mirasa zarar veriyor. Daha iyi bir gelecek ve yaşam için, iyi mimarlık uygulamalarını destekleyen ve uçtan uca tüm iş süreçlerinde kaynakları koruma sorumluluğunu üstlenen bir markanın temsilcisi olarak, 2014 yılından bu yana desteklediğimiz Türkiye Pavyonu’na bu yıl da destek verdiğimiz için mutluyuz,” dedi.  

Toplantının yapıldığı İPA Kampüs içinde yer alan Havuz, 2019’dan önceki dönemde lojman olarak kullanılan alanın kamuya açık İPA Kampüs’e dönüştürülmesi kapsamında küratörler Sevince Bayrak ve Oral Göktaş tarafından yürütülen bir projeyle yıkmadan dönüştürülerek, 2022 yılında bir kamusal etkinlik alanı olarak yeniden kullanıma açıldı. Geçmiş dönemde özel havuz olarak kullanılan ancak alanın tamamı İPA kampüs olarak değerlendirilirkenatıl kalan 850 metrekarelik yüzme havuzu, kamuya açık geniş katılımlı etkinliklerin düzenlendiği bir konferans ve sergi alana dönüştürüldü. Yapı, “Havuz”adıyla kullanılmaya devam ediyor. Havuz, aynı zamanda Mimarlığın Çuval Teorisi’nin de çıkış noktasını oluşturuyor.

Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi

Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi,Elizabeth Fisher’a ait olan Evrimin Çuval Teorisi’ni Kurgunun Çuval Teorisi başlığıyla edebiyata uyarlayan Ursula K. Le Guin’den ilhamla önerilen bir başlık.

Fisher, insanlara ait ilk kültürel aracın, sanılanın aksine sivri ve keskin av araçları yerine içinde sebzelerin taşındığı bir çuval olabileceğini iddia ediyor. Le Guin, Fisher’ın bu düşüncesini kurmacaya uyarladı ve kahramanlığa soyunmayan karakterlerin hayatı bütün iniş çıkışları ve yenilgileriyle yaşadığı, sürükleyici hikâyeler anlatmayı başardı.

Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi, Le Guin’in kurgusununmimarlıktaki izlerini sürüyor. Hikâyede sadece alet değişiyor, silah yerini çuvala bırakıyor. Ancak bu değişim neredeyse tüm sahnenin değişmesi anlamına geliyor; anlatı, yok etmek üzerine kurulu bir kahramanlık masalından, ortaklaşa sürdürülen bir hayat hikâyesine dönüşüyor. Bu değişim edebiyattan mimarlığa tüm kültürel üretimleri etkiliyor. Miras edindiğimiz imgeleri sorgulamayı, o imgeler kadar güçlü olmasalar dayeni imgelere yer açmayı, bunu da kahramanyapıların başarı hikâyeleri yerine terk edilmiş yapıları dinleyerek yapmayı öneriyor.

Türkiye’nin hemen her şehrinde bulunan bu yapılarınkolektif olarak belgelenmesi ve yıkmak ya da kaderine terk etmek yerine nasıl dönüştürülebileceklerinedair araştırmalar projenin ana başlıklarını oluşturuyor.

Serginin adı gibi ikili bir kurgusu olacak. Hayalet Hikâyeleri“Bulut”ta Türkiye’deki kullanılmayan binalardan farklı işlevlerde örneklergösterirken, Mimarlığın Çuval Teorisi, gerçek ama atıl bu tabloyu, kentlerin geleceği için birer umut deposuna dönüştürmeyi amaçlayan rengarenk bir “Tezgâh”gibi konumlanıyor.

Açık çağrıya gelen bilgi ve belgelerden derlenen kolektif bir arşiv

Türkiye’deki kullanılmayan yapı stokunu kolektif olarak belgelemek ve bu herkesi ilgilendiren tartışmayı olabildiğince fazla kişiye ulaştırmak için bir açık çağrı yapıldı. Hayalet Hikâyeleri instagram hesabı üzerinden yapılan çağrıya Türkiye’nin dört bir yanından gelen yanıtlar sayesinde, yüzlerce konuttan oluşan âtıl siteler, terk edilmiş üretim yerleşkeleri ve lojmanlar, kısmen ya da tamamı boş gökdelenler, oteller, okullar, hastaneler, restoranlar ve sosyal tesislerden meydana gelen bir arşiv oluşmaya başladı. Bu kolektif arşivden bazı yapılar, sergide “Bulut” alanında yer alacak.

Mimarlığın Çuval Teorisi için bir manifesto

“Tezgah” alanında yer alacak Mimarlığın Çuval Teorisiiçin bir manifesto, 15 farklı başlık altında, var olan yapıların nasıl dönüştürülebileceğine dair tartışmalar başlatmayı planlıyor. Manifesto başlıkları; Hikâye, Teori, Bağımlılık, Hayaletler, Entropi, Son Kullanma Tarihi, Neden Yıkıyoruz, Olay Yeri İnceleme, Concrescere, Tamir Dükkanı, Venedik Tüzüğü – Dönüştürülmüş, Mevcuttan Öğrenmek, Test Sürüşü, Dönüştürenler, Havuz olarak tezgah alanındaki 15 masada inceleniyor.

Küratörler Sevince Bayrak ve Oral Göktaş

“Projenin çıkış noktası, kullanılmayan yapıları açığa çıkarmak ve yenilerini inşa etmek yerine bu yapıları canlandırmak için gerekenleri tartışmaktı. Bir yandan, bolluk döneminde inşa edilen ve artık kullanılmayan bir yüzme havuzunu kamusal bir etkinlik salonuna dönüştürdüğümüz esnada ortaya çıkan Mimarlığın Çuval Teorisi’ni geliştirirken, diğer yandan Türkiye’deki kullanılmayan yapı stokunu kolektif olarak belgelemek ve bu herkesi ilgilendiren tartışmayı olabildiğince fazla kişiye ulaştırmak için bir açık çağrı yaptık. Türkiye’nin dört bir yanından açık çağrımıza gelen yanıtlar sayesinde, kolektif bir arşiv oluşturmaya başladık.Ancak biz sergiyi hazırlarken, 6 Şubat günü başlayan yıkıcı depremler, ne yazık ki çok daha kritik bir senaryoyu açığa çıkardı. Kasım ayında projemizi ilk kez duyururken, Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi ile her şeye rağmen griler arasından umut dolu bir sergi çıkarmak için çabalayacağımızı söylemiştik. Bugün, neredeyse her şey ne yazık ki rengini yitirmişken, umut dolu bir sergi yapmak çok daha zor, ama bir o kadar da gerekli.”

Projenin web sitesi ve kitabı

turkiyepavyonu23.iksv.org adresinden erişilebilen web sitesinde projenin tüm ayrıntıları incelenebiliyor, gelişmeler takip edilebiliyor. Küratörlerle yapılan söyleşiler dahil olmak üzere basında yer alan özel dosyalar ve paylaşılmaya değer haberler, düzenli olarak web sitesinde yayımlanıyor. Web sitesinin tasarımı Esen Karol’a, yazılımı ise Özhan Binici’ye ait.

Küratörler, serginin araştırma sürecine ve bulgularına ışık tutan, gündeme taşıdığı tartışmalara mimarları ve mimarlık öğrencilerini de dahil etmeyi amaçlayan bir kitap hazırlıyor. Serginin açılışıyla birlikte satışa çıkacak kitabı İKSV, İngilizce olarak, yurtdışında ListLab yayınevinin ortaklığında yayımlayacak. Yazarlığını Sevince Bayrak’ın üstlendiği kitabın tasarımı, projenin grafik tasarımından da sorumlu olan Esen Karol’a ait. Proje ve araştırma ekipleri Aysima Akın, Reyyan Doğan, Merve Akdoğan, Taylan Tosun, Doğu Tonkur, Hatice Bahar Çoklar, Berke Şevketoğlu, Duygu Sayğı’dan oluşuyor.

Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu hakkında

Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu, İKSV tarafından, TC Dışişleri Bakanlığı himayesinde, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla, Schüco Türkiyeve VitrA eş sponsorluğundadüzenleniyor.

Türk Hava Yolları, Türkiye Pavyonu’nu havayolu partneri olarak destekliyor.

İKSV’nin girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla Arsenale’de 20 yıllığına kiralanan uzun süreli mekân vesilesiyle,Türkiye 2014’ten bu yanaVenedik Mimarlık Bienali’ne katılıyor.

Türkiye Pavyonu sergisinde yer alan proje,iki aşamalı açık çağrı yöntemiyle, Aslı Çiçek, Neyran Turan, Prof. Dr. Ayşen Savaş, Han Tümertekin ve Ertuğ Uçar’dan oluşan Seçici Kurul’un değerlendirmesiyle belirlendi.

Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi hakkında

  1. Venedik Mimarlık Bienali, 20 Mayıs-26 Kasım tarihleri arasında mimar, akademisyen ve yazar Lessley Lokkoküratörlüğünde Geleceğin Laboratuvarı/ The Laboratory of the Futurebaşlığıyla düzenlenecek. Bienalde ana serginin yanı sıra Arsenale, Giardini ve şehrin farklı mekânlarında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 63 ülkenin sergileri yer alacak.

KÜRATÖRLER 

Sevince Bayrak ve Oral Göktaş

Sevince Bayrak ve Oral Göktaş, 2005’te İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 2007’de SO? Mimarlık ve Fikriyat’ı kurdular. 2013’te MoMA PS1 tarafından düzenlenen Yeni Mimarlık Programı’nı kazanarak İstanbul Modern için Göğe Bakma Durağı’nı tasarladılar. Proje, MoMA ve MAXXI’de de sergilendi. 2015’te, Londra’daki Kraliyet Sanat Akademisi’nin davetli tasarım yarışmasını kazanarak akademinin ikinci derece koruma altındaki Burlington Gardens binasının girişinde, seramikten oluşan Beklenmedik Tepeadlı projelerini gerçekleştirdiler. Hemen ardından, İstanbul’un kamusal alanları hakkındaki Kayıp Bariyer adlı enstalasyonları MAXXI’de sergilendi. Havai Bahçeisimli projeleri 2018’de Saraybosna Mimarlık Günleri’nde, Sınırdaki Barınakprojeleri 2019’da Bükreş Trienali’nde gösterildi. İstanbul Depremi için afet sonrası barınma senaryoları üzerine Boğaziçi Üniversitesi ve MEF Üniversitesi işbirliğiyle yaptıkları disiplinlerarası proje Sudaki Umutise 4. İstanbul Tasarım Bienali’nde, Royal Academy of Arts’da, MAXXI’de, Danimarka Tasarım Müzesi’nde, Z33 ve Luma Arles’da sergilendi. MAXXI,Yüzen Ev ve Kayıp Bariyerprojelerini kalıcı koleksiyonuna dahil etti.

Bayrak ve Göktaş’ın çalışmaları uluslararası mecralarda yayımlandı, Mies ve Ağa Han Ödülleri’ne aday gösterildi ve pek çok ulusal ve uluslararası yarışmada ödül aldı. Architectural Review Emerging Architecture Award 2019’un finalistleri arasındaydılar. SO?, Baunetz’in 2019-2020 yılı Dünya Mimarlık Ofisleri sıralamasında 570’inci olarak Türkiye’den ilk 1.000’e giren tek mimarlık ofisi oldu.

Proje ve araştırmalarını aralarında Delft Teknik Üniversitesi, Bordeaux Mimarlık Fakültesi, Ljubljana Modern Sanat Müzesi, Recyclart Brüksel ve Kraliyet Sanat Akademisi’nin olduğu kurumlarda sundular.

Uygulanan işleri arasında İstanbul’da mevcut yapıdan dönüştürdükleri bir kamusal kültür merkezi, bir tavuk kümesi, Saroz kırsalında bir kulübe, afet sonrası acil barınma üzerine disiplinlerarası bir araştırma projesi ile yüzme havuzu ve depodan dönüştürülmüş etkinlik salonları yer alıyor. Sevince Bayrak 2015’ten beri MEF Üniversitesi’nde öğretim üyesi. İstanbul’da kamusal alanın dönüşümü üzerine yazdığı doktora tezinden (İstanbul Teknik Üniversitesi, 2015) uyarladığı Bir Meydan Öyküsü Beyazıt adlı kitabı 2019’da İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. Oral Göktaş ise 2019’dan beri MEF Üniversitesi’nde Alternatif Mimarlık Pratikleri programındaki lisansüstü tasarım stüdyosunu yürütüyor. 2021’de MAXXI’de düzenlenen Good News, Women in Architecture sergisinde yer alan mimarlardan biri olan Sevince Bayrak’ın güncel mimarlık konularıyla ilgili yazıları popüler mecralarda yayımlanıyor.

Mimarlığın Çuval Teorisi için bir manifesto

Hikâye 

Yapı; dönüşümlerin, bilinmezliğin ve dağınıklığın hayat hikâyesini içinde tutan bir kutu, bir çuval ya da bir havuz olabilir mi? Böyle tanımladığımızda mevcut yapılar, dönüşümün başladığı yerin ta kendisi olur ve mimarlık, gelişebilmek için boş parsellere muhtaç olmaz.

Teori 

Ursula K. Le Guin, Kurgunun Çuval Teorisi ile bize anlatılan hikâyeleri, başroldeki kahramanları ve nesneleri sorgular. Bize miras kalan imgeleri, kemikleşmiş güzellik ve işlevsellik algılarımızı değiştirmeye hazır mıyız? Mimarlığı nesneler yerine hikâyelerle tanımlarsak, evet.

Bağımlılık

İnşaat, mekânsal ihtiyaçları karşılamak yerine ekonomik döngülerin sürekliliği için yapıldığında bir bağımlılığa dönüşür.

Hayaletler

Mimarlığın Çuval Teorisi, ihmal edilmiş olanların hikâyesini açığa çıkarmakla başlar. Yokluğu fark edilmeyen âtıl yapılar, gizlendikleri perdenin arkasından çıkarılıp sahneye getirildiğinde bütün mizanseni değiştirir. Kahraman yapıların başarı öyküleri yerine terk edilmiş yapıları dinlediğimizde ne olur?

Entropi

Terk edilmiş yapılar entropiktir. Mevcut yapılar, barındırdıkları tüm kaos ve ihtimallerle yeryüzünün uzantılarıdır; her biri birer malzeme ve anı kaynağıdır. Âtıl yapıları canlandırarak, yeryüzünün her yeni inşaatta sil baştan şekillendirilmesinin önüne geçebiliriz.

Son Kullanma Tarihi

Raf ömrü kahramanlar için geçerlidir, binalar için değil. Bina yapmak, bir uzlaşının sonucudur. Uzlaşma ortadan kalktığında binaların ömrü dolar.

Neden Yıkıyoruz? 

Eskiye, çirkine, modası geçmiş ve terk edilmiş olana tahammülümüz olmadığı için yıkıyoruz. Kentlere ve gezegene zarar veren bu alışkanlığımızı ya kaynaklar tükendiği için mecburen ya da kaideler üzerinde poz veren binaları görmekten sıkılıp hikâyeyi dinlemeyi tercih ettiğimizde bile isteye geride bırakacağız.

Olay Yeri İnceleme 

Bütün bir yapının akıllı telefonla taranabildiği günümüzde, teknolojiyi mevcut yapıları incelemek ve teşhis etmek için daha etkin kullanabilir miyiz? Teknoloji, yapıları kırılgan kahramanlar olmaktan kurtarabilir mi?

Concrescere

Beton için yapılmış ilk tariflerden biri, zamanla raf ömrü tükenen çağdaş betonun aksine zamana karşı dirençli olmak üzere Romalılar tarafından geliştirildi. Mevcut yapılarının çoğunluğunu oluşturan betonu ve onunla olan ilişkimizi yeniden düşünmeliyiz.

Tamir Dükkânı

Tamir, mimar ve ömür sözcükleri, canlandırmak anlamını taşıyan aynı kökten gelir. Binalar da tıpkı arabalar gibi canlı kalabilmek için düzenli olarak bakıma ve tamire ihtiyaç duyar. Tamir etmek, yüzeysel bir çekidüzen yerine mühendislik, tasarım ve zanaatı içeren topyekûn bir bakımı ve canlandırmayı gerektirir.

Venedik Tüzüğü – Dönüştürülmüş 

Koruma arzusunun temelinde kahramanın eski şatafatlı günlerine duyulan özlem yatar. Oysa dönüşümün ihtiyacı olan bir kahraman değil, işleyebileceği bir hikâyedir.

Mevcuttan Öğrenmek 

Mevcut yapıların var olmasını, terk edilmesini ve yeniden canlanmasını sağlayan, ilişkileridir. İlişkiler mimarlığı daha karışık, daha kaotik ama aynı zamanda daha güçlü kılar. İlişkileri yok saymak yerine onlardan ders çıkarmak için yöntemler geliştirmeliyiz. Mevcut yapıları dönüştürmek inşaat endüstrisinin, mimarlık pratiğinin ve eğitiminin odağında yer alabilir mi?

Test Sürüşü 

İnsanlar binaları canlı tutar, binalar da insanların bir arada olmasını sağlar. Bu simbiyotik ilişkiyi başlatmak için ilk adımı mimarlık atar. Basmakalıp güzellik ve çirkinlik algılarımızdan makine öğrenmesiyle, algoritmalarla veya yapay zekâ modellerinin yardımıyla kurtulabilir miyiz? Elimizdeki terk edilmiş bina arşivinin bu yollarla canlandığını hayal etmek mümkün mü?

Dönüştürenler 

Yıkmanın ve inşa etmenin başrolde olduğu bir kahramanlık hikâyesinde, dönüştürmeye yer yoktur. Gezegenin artık daha fazla kahramanlık anlatısına değil, dönüştürenlerin kapsayıcı ve umut veren hikâyelerine ihtiyacı var.

Havuz 

İnsanları içine alan bina, gücü temsil eden binadan çok daha önce vardı. Mimarlığın Çuval Teorisi, terk edilmiş bir yüzme havuzunun, kamusal bir dinleme ve paylaşma havuzuna dönüştürülmesinden türetildi.

Bazı Batı dillerinde beton anlamına gelen concrete kelimesinin kökeni, Latince “birlikte büyümek” anlamına gelen concrescere’ye uzanıyor.

Ayrıntılı bilgi için: iksv.org ve https://turkiyepavyonu23.iksv.org/